Kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim. Canım sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim. Gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hâlâ söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
Her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim. Düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
Ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden sen olduğun için vazgeçtim. Bencil olduğun için vazgeçtim. Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi.
Çünkü sevgim büyüktü. Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım. Bu yüzden ben de senden vazgeçtim…
[Frida Kahlo]
Nedenini bilmediğim bir duygu var üzerimde son zamanlarda. Gün bitip odamda yalnız kaldığımda yüzüm düşüyor, düşünüyorum çok fazla. Durgunlaşıyorum. Hüzünlü şarkılar dinliyorum, hareketli şarkılar dinlemeyi sevmeme rağmen. Gün içinde fark edemiyorum ne hissettiğimi. Kafamı kaşıyacak vaktim yok derler ya bırak kafa kaşımayı, kaşındığını bile hissedemiyorum ki ben ..
Düşünüyorum, hala da düşünüyorum. Dünyayı en çokta. Neler oluyor şimdi başka başka yerlerde? Ruhunu teslim etmek üzere olanı var mıdır? Peki gözlerini dünyaya yeni açan minik bedenler? Kimler mutluluk sarhoşu? Kimler açta açıkta?
Düşünüyorum, hala da düşünüyorum. Düşüncelerimle başa çıkamadığım zamanlar oluyor. Gözlerimi kapattığımda acı manzaralar görüyorum. Değiştirmek isterdim, üzerinde yaşadığımız yerin adaletsizliklerini yok etmek isterdim. Aklımın yettiğince düşünüyorum yaşama amacımızı, yaşadıklarımızı. Nerden geldiğimizi biliyorum da en çok nereye gittiğimizi merak ediyorum. Bunları düşünürken bedenim durgun ama içimde fırtınalar kopuyor adeta. Harekete mi geçmek lazım acaba? Adalet için savaşmalı mı? Silahla bombayla değilde akılla, mantıkla yenebilir miyiz? Bir kere de kötülük değilde insanlık kazanabilir mi bu savaşı? Hayal ya bendeki de günümüz insanlarından mantık savaşı bekliyorum. Onlar şiddete taparken..
İçimdeki fırtınayı dindirebilmek için sesini açıyorum müziğin biraz, biraz daha. Gece karanlık, gece uykulu, gece yorgun. Bende yorgunum. Aklımın bir tarafı ”düşünmeyi kes artık!” derken diğer tarafı sürekli başka meselelerle meşgul. Yolda yürürken, yemek yerken hatta kafamı yastığa koyduğumda bile. Bilemiyorum bu durum geçici mi?
Tek bildiğim; hüzün, son zamanlarda giymeyi en çok sevdiğim elbisem gibi…
Makale Yazarı: Gizem Çağlan
Kulak yapısı normalden daha büyük ve şekil bozukluğu olan kişilere kulak deformitesi yada kepçe kulak ismi verilmektedir. Kepçe kulak ile normal kulak arasında gerçekte boyut olarak hiçbir fark olmamasına rağmen, sadece kişinin kulak kıkırdağı yapısından kaynaklanan şekil bozukluğunun bariz olarak görülmesidir. Kepçe kulak sorunu, kafa yapısı ile kulak arasında olması gerekenden daha geniş açı ve bu açının dışarı doğru olması ile kulağın orta kısmından yukarı doğru simetrik olması gereken kıvrımların oluşmamış ve dümdüz olmasıdır.
Kepçe kulak ameliyatı, kulak yapısının tamamen değiştirilmesi ve estetik bir görünüm kazandırılması amacı ile yapılmaktadır. Ameliyat, kulak yapısındaki soruna bağlı olarak farklı yöntemlerle yapılır. Kulak ile kafa yapısı arasında açı farkı olduğu durumlarda, kulağın kafa ile birleşme noktasına yeteri kadar dikiş atılmak sureti ile açı daraltılır ve kulağa natürel bir görünüm kazandırılır. Yapılan işlemin kulak arkasında olması nedeniyle görünür bir ameliyat izi olmamaktadır. Kulağın kıkırdak yapısından kaynaklanan kepçe kulak sorunlarında kulak, arkadaki deri kısmından kesilerek, kıkırdak açığa çıkarılır ve kıkırdak kıvrımları üzerinde düzenlemeler yapılarak doğal bir görünüm kazandırılır. Kepçe kulak estetiği öncesinde, aynanın karşısında kulaklarınızı arkaya doğru bastırarak yada parmak uçlarınızla kulağınızın üst kısmına ve orta kısmına bastırarak prova yapabilirsiniz. Bu sayede tam olarak olmasada yaklaşık olarak ameliyat sonrası nasıl görüneceğiz hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.
Kepçe kulak estetik ameliyatları zaruret olmadığı hallerde lokal anestezi yardımı ile yapılır. Yapılan operasyonların tamamı kulak arkasından olduğundan ameliyat sonrası iz neredeyse yok denecek kadar azdır. Hasta ameliyat sonrası aynı gün taburcu edilir ancak hastanın enfeksiyon oluşma riskine karşılık birkaç gün sokağa çıkması tavsiye edilmez. Ameliyat sonrasında tenisçi bandı takmak zorunlu değildir fakat takmanın faydası vardır.
Kepçe kulak ameliyatları için her hangi bir yaş sınırlaması yoktur. İlkokul çağında olan çocuklara dahi uygulanabilir. Hatta erken yaşlarda yapılacak olan ameliyat, ilerleyen yaşlarda psikolojik olarak ortaya çıkabilecek olan sorunların engellenmesi açısından oldukça yararlıdır.
Ameliyat sonrası oluşabilecek sorunlar,
Her ameliyatta olduğu gibi estetik kepçe kulak ameliyatında ve sonrasında bir takım riskler görülmesi normaldir. Hastanın doktor tavsiyelerine uyması, doktorun gerekli tedbirleri alması sonucunda bu riskler oldukça azaltılabilir.
Estetik Kepçe Kulak Ameliyatı sonrası, az miktarda ağrı yada sızı olması normaldir. Ameliyat sonrası ağrı kesici ve antibiyotik tedavisi hastaları oldukça rahatlatır. Kulak etrafında şişlik yada morluk oluşmaz. Ameliyat sonrası tamamen iyileşme süresi ortalama 4-6 hafta arasındadır. Bayan hastalar ameliyat sonrası kullanacakları saç bandı ile hemen normal yaşama dönebilir ancak erkek hastaların saç bandı kullanması normal karşılanmayacağı için birkaç gün dışarı çıkmakta sorun yaşayabilirler. Sonuçta kepçe kulak ameliyatı sonrasında kulaklarınız küçülmez yalnızca şekli değişir ama çoğunlukla eskisinden daha doğal bir görünüm kazandırılarak hastaların memnuniyeti sağlanır.
Sevmek , sevenlerin suç olduğu bir dünya ! Yaşamak, yaşam ile ölüm arasında gidip gelmek.. Hepsi tek tek hayatımızın bir gerçekleri değil mi? Birini çok seversin, onun için her şeyi göze alırsın. Ama onun yaptıkları nedir senin için? Senin ona verdiğin değeri o sana verebilir mi? Yada senin ona yaptıklarını, o senin için yapabilir mi? İşte hayat ve aşk kavramı tam burada başlar..
Sen ne kadar değer verirsen ver, sen ne kadar seversen sev aşk kavramı öyle bir duygudur ki… O aşk ile yaşamak, onu kendinden herkesten ve her şeyden üstün tutmak çok öte bir duygudur. Onun yanında yaşamak çok güzel bir duygudur.. Fakat o senin yanında yaşamayı ister mi? Eğer gerçekten aşıksanız tabi ki istemez. Çünkü aşkını ne kadar ifade edersen et, o aşkını ifade edişin ona tamamen zarar verir. Hani halk arasında bir deyim vardır ya “G.tü kalkmak” diye. Aynı o biçim kalkar bir tarafları…
Yaşamanın tek gerçeği, gerçek aşkların kavuşamaması ve kavuşamadan yaşanmasıdır. Gerçek aşklar çoğu zaman kavuşamadan bitmiştir. Sen onu mutlu edeceğini bilirsin , emin olursun. Ama o sana gerektiği kadar hiç bir zaman güvenemez. Bu yüzden aşk , yaşanmadan son bulur. Tabi çift kavram olarak son bulur. Sizde bulmaz. Çünkü siz gerçekten aşıksınızdır. Çünkü siz gerçekten seviyorsunuzdur. Çünkü siz, değerini bilip yaşamayı göze almışsınızdır. Hani Kurtlar Vadisi’nin meşhur sözü vardır ya , aynı o biçim duygularla yaşarsınız..
Ölüm, ölüm dediğin nedir gülüm ! Ben senin için yaşamayı göze almışım…
Hayatınızın tek kavramı bu olur. Yaşamayı sadece onun varlığı için istersiniz… Bir süre beraber olursunuz “O” kişiyle.. Ama sadece bir süre olursunuz. Daha ötesi fazladır sizin için, hayat istemez daha fazlasını.. Bu kavramların yokluğunu bilerek yaşamak istemezsiniz. Hayat sizi istemez onun yanında.. Siz yaşamak istemezsiniz.. Çoğu zaman intiharı bile düşünürsünüz.. Hatta yeltenir, kendinize mutlaka zarar verirsiniz.. Ama ne fayda. Çünkü “O”nun umrunda olmayan şeylerdir…
Ölüme karşı, sizin gözünüz kara olsa da, o bunu bilse de umrun da olmaz. Çünkü siz onun için bir “hiç” siniz. Sadece “hiç” .. Hiç olduğunuzu bilerek yaşamak sizi artık başka şeylere sürükler. Bir müddet alışamazsınız bu duruma.. Daha sonrasında ise, yavaş yavaş uzaklaşırsınız çevrenizden.. Bu durum artık sizi başta yalnızlığa, daha sonra agrasifliğe ve en sonda şizofreniye kadar götürür.
Evet.. Artık bir şizofrensinizdir. Hayata , insanlara uzak , ölüme yakın , yalnızlığa mahkum bir insansınızdı . Tabi ne kadar insan orası gerçekten malum bir konudur. İnsanlıktan çıkmış bir hâl alır tavırlarınız, yaptıklarınız.. Siz gerçekten artık yaşayan bir ölüsünüzdür. Farklısınızdır. Ölümle yaşamı aynı anda tadan tek insansınızdır. Ve eğer gerçekten aşıksanız , artık yaşamın size bazı katı gerçekleri vardır.
Her an, her saniye onu düşünürsünüz. Artık ondan vazgeçmenizin mümkün olmadığını anlarsınız. Yolda giderken gördüğünüz her insanı ona benzetir, o sanırsınız. Yaşamak size o kadar ağır gelir ki, yıllarca bu yükle idare edersiniz.
Sevmenin suç olduğu bir dünyada yaşamanın ağırlığı o kadar vaz geçirir ki hayattan…. Ve bir gün gözlerinizi bir açarsınız..
Evet , artık öteki dünyadasınız. Onsuz ve çaresiz.. Yapa yalnız… Evet o size ölemezsin demiştir ama.. Siz gerçekten bunu başarmışsınızdır. Ve, işin garip tarafı nedir biliyor musunuz ??
O sizin öldüğünüzden hiç haberi olmadan mutlu yaşayacaktır..
Hatırlıyor musun anne? Hani seninle hayvanat bahçesine gimiştik. Arslanı görünce çok korkmuştum. Hemen ağlamaya başlamıştım. Bana korkmamamı söylemiştin, kafesten çıkamazlar demiştin. Gözyaşlarımı al renkli mendilinle silmiştin. Çünkü ağlamama dayanamazdın.
İlk doğduğum günü anlatmıştın ya hani. Ben ağlayınca dayanamayıp sen de ağlamışsın. Oradakiler de kızmışlar sana, ağladığın için. Bilemediler anne, nerden bilsinler içindeki şefkati. Anne olmayan bilezmedi ki bu duyguyu.
Okula ilk gittiğim günü hayal meyal hatırlıyorum anne. Sen hatırlıyor musun? Gitmek istemeğim halde yalvar yakar götürmüştün beni okula.
Okulda da bir ağlama tuttu beni. Sen yine ağlamaklıydın anne. Belli etmemeye çalışıyordun. Gözyaşlarını tutuyordun seni ele vermesinler diye.
Ben farkettim anne, benim ağlamama dayanamadığını biliyordum. Neden ağladığımı sormuştun ya. Yalan söylemiştim sana anne.
Okulu sevmediğim yalandı. Senden ayrılmak istemiyordum. Çünkü seninle ilk ayrılmamızdı bu. Bana oku, büyük adam ol diyordun hep. Okudum, büyük adam oldum anne.
Büyüdüm anne. Yıllar su misali aktı gitti. Lise çağına gelmiştim hani. ergenlik dedikleri hatalar dönemine. Ben unutmadım anne sen unuttum desende. Sana çektirdiklerim unutulacak gibi değil. Seni üzmek en büyük hatamdı anne. Sana karşı isyan ederdim. Beni hiç anlamadığını sanırdım. Beni hiç sevmediğini düşünürdüm. Meğer ne kadar da yanılmışım. Beni anlamayan sen değilmişsin anne, seni anlamayan benmişim. Beni ne kadar sevdiğini, o buhranlı gençliğimde bana sahip çıkışını yanlış anlamışım anne. Beni affet demiyorum. Eminim beni affedersin.
Hangi anne oğlunu ateşe atmak ister ki? Sen affedersin anne çünkü şefkatlisin. Ama ben affetmem kendimi, affetmeyeceğim de. Askere gidecektim anne hatırlıyor musun? Seni yine bir hüzün sarmıştı. Merak etme askere gidiyorum, vatan borcu dedim. Sende bendeki ana yüreği dedin. Ben ağlarım ama sen git dedin bağrına taş basarak.
Yemedin yedirdin, içmedin içirdin, giymedin giydirdin. Sensiz bir lokma dahi boğazımıdan geçmiyor derdin. Gittiğin ev ziyeretlerinde ev sahibine rica ederdin, çocuğuma da biraz götüreyim mi diye? Boğazından geçmiyordu anne. Şimdi de benim boğazımdan geçmiyor anne. Seni düşündükçe yutkunamıyorum. Boğazıma takılıyor tüm kelimeler. Sensiz hiçbir şeyin tadı yok anne. Sensiz tuzsuz bütün herşey. Kıymetini bilemedim anne. Şimdi anlıyorum ama neye yarar. Başımı taştan taşa vuruyorum ama neye yarar. Seni geri getirmez ki. Seni çok özlüyorum. Resmine bakıp onunla avunuyorum.
Yazar: Mehmet ŞAR