Bazen gözlerle ifade edilemez duygular..O zaman kalemin gücü başlar..

Hayattan Rengi Alın, Geri Neyi Kalır ki?

11 yıl önce Mehmet tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Başlığa baktığınızda hemen aklınızda Filli Boya reklamının canlanması lazım diye düşünmekteyim. Lakin beynimize o kadar yerleştirdiler ki sürekli tekrar eder oldum. Reklam filminde başarının sırrını biliyorlar ve iyi de uyguluyorlar.

Her reklamda farklı sanatçı oynatıp, aynı şarkıyı söyleten Filli Boya‘nın; Hayattannn rengi alıınnn, geri neyi kalıır kiiii? müziği sürekli dilimde bu aralar… Ders çalışırken, yemek yerken, duş alırken sürekli aklıma geliyor ve içten söylemeye başlıyorum. Nasıl bir şarkıysa artık, sürekli aklımda. 🙁

Ayrıca slogana dikkat edecek olursak, cümlede anlatım bozukluğu yapılmış. Sınava hazırlanan bir öğrenci için bunu fark etmek, çok zor olmasa gerek. 🙂 “geri neyi kalır ki” ile cümleyi bitiriyorlar ama kafiyeyi tutturacağız diye kelimelere yapmadıkları kalmamış. Normali, “geriye neyi kalır ki” olması lazımken çok saçma bir cümle oluşturmuşlar. Anlatılmak istenen belli oluyor tamam ama milyonlara karşı seslenirken de bu detayın atlanmaması gerekirdi. Türkçe‘ye verilen önemi bir kez daha görmüş olduk YGS‘den sonra 🙂

Bu yazım biraz kişisel oldu. Çünkü internette de bu reklam yakında tıklama rekorlar listesine girecek gibi. Kulak tırmalayıcı bir müzik ve kendini tekrar ettiren bir şarkı. “Tuttu mu reklam sence?” derseniz, “Evet tuttu.” derim.

Filli Boya‘yı, insanları bu denli etkileyecek reklam yaptığı için tebrik ediyorum. Reklamın dozunu iyi ayarlamışlar bu sefer. 🙂

5.969 kez okundu.
1 Yorum Yapıldı

Turkcell Vınn Tecrübelerim!

11 yıl önce Necati tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa
Merhaba arkadaşlar,
Bugün sizlerle turkcell vınn tecrübelerimi paylaşmak istiyorum. Neden mi? Vınn kullanımı belli amaçlar doğrultusunda olmalı. Yoksa zararlı çıkarsınız. Ben durduk yere zararlı çıktım ve fazla paralar ödemek zorunda kaldım.
Vınn kullanmak istiyorsanız, öncelikle kendinize şu soruyu sormalısınız; Ben sürekli internete giriyor muyum? Bu soruya cevabınız evet ise, vınn bu amaç doğrultusunda değildir. Kota aşımında, yüksek faturalar ödemek zorunda kalabilirsiniz. Eğer bir de taahhütünüz varsa kolay olay da iptal ettiremezsiniz. Bilirsiniz ki turkcell, vodefone, avea gibi firmalar, anlaşmalarında kendi çıkarlarına göre hareket ediyorlar, kullanıcıyı pek düşünmüyorlar.
Ben sadece maillerim ve güncel haberler için internete mi uğruyorum? Bu soruya da evet cevabı veriyorsanız, vınn bu kullanım için size uygundur. Ancak her önünüze gelen videoyu izlemediğiniz sürece… Bildiğiniz gibi videolar çok yüksek boyutlarda olabiliyor ve farkında olmadan kotayı aşıp, yine yüklü faturalar ödemek durumunda kalabiliyorsunuz.
Vınn‘ın kullanımı pratiktir. Her an nete girme ihtimali verir size. Ama evde ttnet, süperonline gibi kablolu internetiniz varsa, vınn alternatif olarak kullanılabilir.  Her alanda kullanımından dolayı da en cezbedici ve aldatıcı yanı budur zaten insan için.
Kısaca özetlemek gerekirse, vınn kullanıcısı olmak istiyorsanız; muhakkak önce hangi amaçla kullanacağınızı kendinize sorun. Yoksa pişmanlık yaşayabilirsiniz.
5.945 kez okundu.
2 Yorum Yapıldı

Dön! Seni Seviyorum!

11 yıl önce Kenan Bozkurt tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Her şeye alışırım da, bir daha alnımı öpemeyecek olmana alışamam.. Ellerinin yokluğuna alışırım fakat alışamam işte, dudakların olmadan yapamam. Gözlerini kaçırışına da alışırım, görmediğimi sandığın anlardaki o saf bakışların olmadan da yaparım, her şeye alışırım sevdiğim ama yapamam işte saf öpüşün olmadan…

Ellerim, gözlerim, saçım, yanaklarım alışır sensizliğe elbet doldurur başkaları yerini; eller tutar ellerimi, gözler bakar gözlerime: ama senin gibi alnımın iki yanını elleriyle sıkıca kavrayıp öpmeyi beceremez kimse. Umursamaz ama bir o kadar sahiplenişini de, dişi sinekten kıskanışını da gözlerime dalışını da unuturum elbet geçer gider hepsi. Şalıma sinmiş kokunda geçecek alnımdaki sıcaklık asla geçmeyecek..

Duy şu bahanelerimi de gel artık, bak gör; olmuyor sensiz. Bir yanım boşluk ihtiyacım var sana.. Hep Gülümsememe kızardın; gel de gör şimdi tebessüm dahi edemiyorum. O hep dalga geçip güldüğün mimiklerimde yok artık, yerini donuk bakışlarım aldı.. Hani saçlarımı toplu beğenirdinde ben açardım her defasında, şimdilerde o dağınık saçlarımda toplu hep.. Makyaj yapmamada kızardın ya, çok nadiren yapıyorum; sadece özel günlerimizde bir ruj sürüyorum, diğer günlere nazaran daha çok anıyorum o günlerde “Bizi”, bir o kadar fazla göz yaşı döküyorum… Bucak bucak kaçıyorum insanlardan, herkeste seni arıyorum; bakışlarda, gülüşlerde, yürüyüşlerde.. Hiç birini benzetemiyorum sana, koyamıyorum kimseyi yerine..

Biliyorum yok bir tane eşi benzerin ama arıyorum işte.. Seni seviyorum ve iple çekiyorum dönüşünü..

2.391 kez okundu.
Yorum Yok :(

Blog Sahiplerinin Kafa Yapısı!

11 yıl önce Necati tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Blogu açtığın günü hatırlıyor musun? Her şey çok eğlenceli görünür. Şablonla uğraşırsın, blogger takibe alırsın. Sabah akşam gözün izleyici sayındadır. Blogu istediğin noktaya getirebilmek için tatlı bir uğraşa girersin.

Her gün, hatta günde iki kere yazı yazarsın. O zamana kadar içinde birikmiş birçok şey vardır çünkü. Pek dikkat etmezsin yazdıklarına, zaten aylar sonra bu yazılar silinmeye mahkumdur. Yazdıkça kendini geliştirirsin, eskiden yazdığın yazıların içi boş gözükür.

Zaman geçer, şablondan sıkılırsın, başka bir şablon denemek istersin, “şablonu uygula”ya basarsın ve işte hayatın kararmıştır. Çünkü yeni yaptığın şablonu beğenmezsin ve eskisine de dönemezsin. Ok yaydan çıkmıştır bikere. Sağı solu değişmiştir şablonun. Eski şablonla uğraşmaktansa yenisine geçmeyi daha mantıklı bulursun. Saatlerce internette geçen arayışlardan sonra dandirikten bir şablonu seçip “ee bu olsun bari napıyım” dersin.

O şablon uzun süre kalır.

Birkaç ay geçtikten sonra iki günde bir yazmaya başlarsın. Ciddi (veya kendine göre ciddi) konulardan söz edersin yazılarında. Yazıları da arka arkaya koymazsın ki okuyucular yazıları bi sindirsin.

Sonra üç günde bir yazarsın. Bi bakmışsın artık haftada bir yazıyorsun. “Bir tane olsun haftada, ama kaliteli olsun” dersin. Yavaş yavaş tükenmeye başlarsın. Ayda bir yazarsın artık. Bu sıklıktan azlığa giden yolda kendini önemli bir blogger olarak görürsün, hele ki ayda bir yazmak seni bu önemli hissetme konusunda yüceltir.

Zaman geçer, iyice kopmuşsundur blogdan. Canın sıkılınca girmeye başlarsın bloga. Kapatsam da olur, dersin ve de kapatırsın.

Genel blog kafası budur.. Ha bazen beş para etmez yazarlar ünlü olur bu dandirikten yazılarıyla. Onlar bu blog kafasına dahil değiller, ben onların kafasına sıçıyım.

6.246 kez okundu.
9 Yorum Yapıldı

Yaşadığını Hissediyor musun?

11 yıl önce Necati tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Sen benim gözümde bir hiçsin. Konuşmayı bilmeyen, leş gibi kokan, paçavralar içindeki bir kapıcı parçasısın. Hayatta kalabilmek için seni küçük görüyorum. Yaşadığımı bu şekilde hissediyorum, adeta damarlarıma kan pompalanıyor.

Farkında değilsin belki ama insanları küçük görerek yaşamını sürdürüyorsun. Bu şekilde kendine paha biçiyor, insan olduğunu hissediyor, kendini bir yere koyuyorsun bu hayatta. Önünde düşen adamı görünce gülmek, sana aykırı gelen tiplerle karşılaşınca dalga geçmek, hayatında hiç kitap okumamış insanları cahil olarak göstermek istiyorsun.

Doğamız gereği insanlar üzerinde üstünlük kurmaya çalışıyoruz. Ben benden az kazanan insanı, sen senden az kazanan çaycıyı, çaycı evinde oturup karısının getirdiği parayla içki alan yan komşusunu, içki içen yan komşu hiçbir işe yaramadığını düşündüğü ev sahibini, ev sahibi daha toplama çıkarma bilmeyen oğlunu, oğlu ise sokakta mendil satan çocuğu küçümsüyor.

İnsanların hayatlarını boş görmeye devam ediyoruz bu şekilde. Onları basit olarak kafamızda belliyoruz, çünkü doğru olan bizim hayatımızKendi hayatımız. Ben bir sağlık ocağında yerleri siliyor, akşam eve gidip karımla vakit geçiriyor ve sonra da yatıyor, bunun dışında da hayatımda hiçbir şey yapmıyor olabilirdim. Yine de bu hayatı en doğru hayat olarak görürdüm. Sen bütün gün bilgisayar başında, hiç dışarı çıkmayarak internetin nimetlerinden yararlanıp pratik ve hızlı bir hayat sürebilirdin. Bu hayatın da en doğru hayat olduğunu ve çöle düşen bir yağmur damlası kadar değerli olduğunu düşünürdün.

İşin ilginç tarafı senin bu küçük gördüğün insanlar da başkalarını küçük görüyor, fakat bunun farkına varmak oldukça zor. Zira böyle bir şeyle karşılaşmadıysan, o insanlar hayatlarını hep en alt tabakada geçiriyormuş gibi düşünürsün:

Bir insanla tanışırsın, arkadaş olursun. Bir zaman sonra onun aslında ne kadar boş bir insan olduğunu fark edersin. Ne okuduğu kitaptan adam akıllı kendine bir pay çıkarıyor ne izlediği filmin kurgusunu anlıyor. Ne gezerken etrafta olan bitenden haberdar ne de dinlediği müzikten. Bomboş bir hayat sürüyor bana göre. Ama sadece bana göre. Çünkü o mükemmel bir hayat yaşadığını düşünüyor. Her türlü zevki tattığını, hatta diğer insanların bu zevkleri tadamayacağını, kendinin en üst mertebedeki insan olduğu düşünüyor.

Yaşam enerjini alıp götürecek bu insanlar, sen kendi hayatının doğruluğunda ilerlerken, o kendi doğrularını sana dayatacak. Açıklayamasak da birbirimizi küçük görmeye devam edicez. Sokakta mendil satan çocuk para kazanırken, yaşıtlarına okulun salakça bir yer olduğunu söyleyecek. Yaşıtları ise onu sokaklarda paralanan kara cahil olarak görecek.

Ve bu şekilde hayat sürüp gidecek…

5.833 kez okundu.
2 Yorum Yapıldı