Bazen gözlerle ifade edilemez duygular..O zaman kalemin gücü başlar..

İlluminati Nedir? Amaçları Nelerdir?

11 yıl önce Necati tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

İlluminati, Rönesans döneminde yani 1 Mayıs 1776‘da kurulmuş gizli bir örgüttür. Günümüzde ki İlluminati; beyin ve zihin kontrolü yaparak, devletleri, hükümetleri, kurumları ve kuruluşları ele geçirmek suretiyle Yeni Dünya Düzeni’ni sağlamak amacıyla hareket eden, mevcutları yıkmayı, dini inançları yok etmeyi, ulus devletleri ve vatanseverliği sonlandırarak sosyal düzeni alt üst etmeyi planlayan ancak faaliyeti ve varlığı resmi olarak kanıtlanamamış bir topluluktur.

Gizli illuminati topluluğunun kurucusu Şubat 1748 doğumlu Alman Hukuk Profesörü, Adam Weishaupt’tur.

Münih’te kurulup, o yörede (Bavyera) hızla gelişen İlluminati’nin üye kayıtları büyük bir gizlilik içinde saklanıyordu. Öyle ki, üyelerin her birinin kod isimleri vardı ve yazışmalarda bunlar kullanılır, üyelerin gerçek isimleri ve kimlikleri asla kullanılmazdı. Mesela, topluluğun kurucusu Adam Weishaupt’un kod adı Spartacus idi. İlluminati üyeleriyle ilgili bilinen resmi tek şey, tüm üyelerinin Cermen kökenli beyazlardan oluştuğudur. Cermen , German kelimesinin Türkçe okunuşudur. Cermen kökenli beyazlardan kasıt Almanların eski atalarıdır.

12 kişi ile kurulmuş olan İlluminati topluluğu, gelişimlerini Mason Localarından kendilerine uygun üyeler kazanarak sağlamaya çalışmışlar, kurulduğu ilk yılın sonunda 80 üyeye ulaşmışlardır. Daha önceden 22 Haziran 1784’te tüm Bavyera’da Masonluk ile birlikte İlluminati de, gizli siyasi amaçları olduğu öne sürülerek yasaklanmıştı. Masonluğun, tarih boyunca kendisine yönelen tüm baskı ve yasaklamaların altından hiçbir zarar almadan çıkması gibi yine zararsız çıktığı bu süre Illuminati’ye pek yaramamış ve büyük ölçüde gücünü ve varlığını yitirmişti.

19. yüzyılın başlarında ünlü Alman filozof Hegel‘in katılımıyla canlanan ve eski parlak günlerine dönen İlluminati, bu yıllarda üyesi olan Hegel’in tez-antitez kuramlarıyla Yeni Dünya Düzeni düşüncesinin geliştiği bir ütopya topluluğu haline gelmişti. Dünya üzerindeki çeşitli toplulukları etkileyen bu düşüncenin mirasçılarının bugün halen çalışmalarını sürdürdüğü bilinmektedir.
Dünyadaki birçok siyasi, askeri ve ekonomik olayın sorumlusu İluminati örgütüdür. Komplo teorisyenlerine göre birçok ABD Başkanı, bu örgüte doğrudan veya dolaylı olarak hizmet etmektedir. Ayrıca birçok tanınmış çocuk çizgi filmlerinde bilinç altı mesajlarıyla beyin yıkamaya çalışıldığı söylenmektedir.
Myron Fagan’a göre Waterloo Savaşı, Fransız İhtilali, John F. Kennedy suikasti bu örgütün işidir. Ayrıca Holywood film sektörü bu örgütün elindedir.

Özellikle Türkiye’de bu konu üzerinde amatör ve profesyonel olarak araştırma yapan bir çok kişi vardır. Ülkemizde son dönemlerde illiminati örgütünün gerçekleştirdiği bilinç altı operayonlarına örnekler çoğalmaktadır. Ülke insanımızın, özellikle genç kesimin bu tür olaylara olan ilgisi artmıştır. Türkiye’de yapılmış bir çok yapımda illuminati örgütünün izlerini görmekteyiz. Hatta devlet eliyle yapılan bir çok beyin kontrol işlemleri olduğu iddia edilir.

Ne kadar doğrudur, ne kadar yanlıştır bilemiyorum ama benim şahsi görüşüm; resmi kaynaklarında belirttiği gibi Mason localarından beslenmiş bu örgüt hala masonların kontrolünde masonlara hizmet etmektedir. Bir çok yapımda Göz işaretine rastlarız. Bu göz işareti illuminati örgütünün beyin kontrol sisteminin sembolüdür. Bu Göz işaretinin elbette bir manası vardır. Tek Göz olarak görürüz. Bu Horos’un gözüdür. Tek Göz kavramı Deccal’in gözünü simgeler. Genelde kullanılan simgeler illuminati örgütü ve mason locasının sembolleridir Bunlar, herşeyi gören tek göz , tamamlanmamış piramit, Yedi kollu şamdan, gönye ve pergel, altı köşeli yıldız gibi öğeler ve sembollerdir.

Türkiye’de İlluminati örgütünün parmağı olan bir çok televizyon, sinema, reklam gibi çalışmalar vardır. Hatta biraz daha ileri gitmek gerekirse Türkiye’de devlet binalarında da bu tür sembollere rastlamak mümkündür.

Ülkemizde ve dünyada illuminati örgütünün ince ince, yavaş yavaş nasıl içimize kadar girdiğini sadece izlemekle yetiniyoruz.

2.740 Kere okundu
Yorum Yok :(

Bir Webmaster Forumu Nasıl Olmalıdır?

11 yıl önce Necati tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Webmaster Forumları, yıllardan beri en çok rağbet gören mekanlardandır. Webmaster Forumları bir sanal ortamdan ziyade sanki bir lokal, bir dernek, bir kurum havasındadır, kimi zaman bir arkadaşın evinde toplanılmış da sohbetler ediliyor samimiyetindedir. Bu güne kadar bir çok yerli ve yabancı webmaster forumunu takip ettim. Yöneticilik yaptığım forumlarda oldu, bu zaman zarfı içerisinde edindiğim tecrübe bana “bir webmaster forumu nasıl olmalıdır?” sorusunu cevaplayabilmem için söz hakkı verdi.

Bir webmaster forumu ilk önce güvenilir olmalıdır. Güvenilir olmalı çünkü, webmaster forumlarında bilgi alış-verişi kadar ticari alış-verişlerde yapılmaktadır.
Üyelik şekli davetiye sistemi ile olmalıdır. Bu davetiye sistemi ile alınan üyelikler kendini naza çekme, kendini kıymetli gösterme, gizemli hale getirmek için değildir, davetiye sistemi ile üye alımı yapılırsa üyeler kontrol altında tutulur. Referans sistemi gibi düşünebiliriz. Örneğin, Ahmet isimli uzman bir webmaster, Mehmet isminde bir arkadaşını davet ederse, Mehmet üye olabilir. Herkes elini kolunu sallaya sallaya üye olmamalıdır. Her isteyen istediği zaman üye olursa, şu an mevcut webmaster forumlarında yaşanan kirlilik oluşur.

Üyeler kullanıcı adı alabilmeli ancak, gerçek adı ve soyadı profilinde görülmelidir. Hatta herkes gerçek ismi ile üye olmak zorundadır gibi bir zorunluluk ile işin ne kadar ciddi olduğu gösterilebilir.

Yönetim şekli Türkçe olmalıdır. Öyle admin, moderatör yada coadmin gibi ibareler yerine, Site Yöneticisi, Bölüm Yöneticisi , Forum Yöneticisi, Bölüm başkanı, Birim sorumlusu, Başlık sorumlusu gibi ibareler kullanılmalıdır.

Webmaster forumlarında mutlaka üyelerin kendi portföy sayfası olmalıdır. Orada linkler, resimler, grafikler, logolar yayınlayabilmelidir. Gerekirse deviantart gibi, isim.webmasterforumu.com gibi bir subdomain ile üyelere özel alan tahsis edilmelidir.

Yeni konu açma ve konuya cevap yazma adabı olmalıdır. Öyle kahvehane gırgırı edasında… ‘’ arkadaşlar acil bakın’’ başlığını açıp ‘’ arkadaşlar wordpress sitemin anasayfası kayboldu bir el atın şu garibe’’ gibi bir konu açılmamalı ve buna müsaade edilmemelidir.

Çok güzel açılmış bir konuya yazılan cevaplarda önemlidir. Kişi gelip derdini çok güzel bir şekilde anlatmış ya da paylaşımını yapmış, başa bir üye gelip altına ‘’sağol’’ yazıp gitmiş ya da derdine derman olmak niyetiyle ‘’ msn adresimi ekle yardım ederim’’ gibi bir cevap yazmamalı ve buna müsaade edilmemelidir.

Webmaster forumunun en önemli özelliklerinden birisi domainidir. Alan adı çok güzel olmalıdır. Bu forumun başarılı olmasına bir engel midir? diye sorarsanız değildir, hatta bu güne kadar domaini webmaster ile alakalı olmayanlar da başarılı olmuştur. Örnek verelim ; r10.net sitesi, Türkiye’de ünlü bir webmaster forumudur. Bu forumun domaini aslında Ronaldinho’nun Fenerbahçe’ye transferi söz konusu olduğunda alınan bir domainmiş, ancak sonra transfer yatınca bu dahiyane domain kapama operasyonu da yatmış. Ancak arkadaşlar azmetmişler ve bir futbolcu domaininden müthiş bir webmaster forumu çıkarmışlar. İyinet.com isimli webmaster forumu da başarılı forumlar arasındadır. İsmi webmaster ile alakalı değildir ancak başarılır.
Wmaraci.com isimli webmaster forumu ise, domaini ile tam bir webmaster forumudur. Yanılmıyorsam ilk açıldığında yalnızca webmaster araçlarını barındırıyordu, pagerank sorgulama gibi işlemler yapılabiliyordu daha sonra forum bölümü eklenerek şık bir iş çıkardılar. Şu an bekli de Türkiye’de en büyük webmaster forumu olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Bu sebepten bir webmaster forumunun domaini güzel olmalıdır. Webmasterforumu.com, webmstr.com gibi yada biravucwebmaster.com gibi bir domain ile işe başlanmalıdır. Aksi halde de başarılı olunabilir ancak bu jenerik domain ile başarılı olma olasılığından daha düşüktür…

Üyeler bölümlere ayrılmalıdır. Grafikerlerin bölümü, Web dili bölümü, Program bölümü gibi bölümlere ayrılmalı ve o bölümlerdeki konular ile uzmanlaşmış kişiler yönetici yapılmalıdır.

Gerekirse webmaster forumlarında cüzi bir miktar üyelik ücreti alınmalıdır. Bu para sömürmek için değil, forumdaki üye kalitesini arttırmak adına olmalıdır.

Webmaster forumu kendi tasarımını yapmalıdır, özgün olmalıdır. Vbulletin forum kurup, default vbulletin teması ile bu iş olmaz. Biraz göze hitap etmek gerekir. Vbulletin kullanılabilir ancak kendine özel bir tasarım ile başlamalıdır. En nihayetinde bir webmaster forumu kendini giydirmekten aciz olamaz değil mi ?

Bir webmaster forumu nasıl olmalıdır sorusuna benim verebileceğim cevaplar bunlardır. Sizlerinde ekleyeceğiniz şeyler varsa yazabilirsiniz.

Makale Yazarı: Vural Egemen Sarıgöz

4.974 Kere okundu
12 Yorum Yapıldı

İstiklâl Marşı’mızın Açıklaması Nedir?

11 yıl önce Necati tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

İstiklâl Marşı’mızın açıklaması ile ilgili çalışmamızı bugünün anısına sizlere sunuyoruz:

1. KIT’A

Yazar bu kıtaya “korkma” sözcüğü ile başlamıştır. Burada “korkma” sözcüğü “endişelenme” anlamına gelir. Bu sözcükle şair halka seslenmiştir. “Sönmek” sözcüğü ise, ölmek manasındadır. Bayrağımız her zaman göklerde dalgalanacaktır. Türk milletinin simgesi bayraktır. Bu topraklar üzerinde son bacası tüten ev kalana kadar da bayrağımız dalgalanmaya devam edecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü o bizim bayrağımızdır. Eğer bayrağımız, zaten göklerde dalgalanmıyorsa biz söneriz yani ölmüş, tarih sahnesinden silinmiş oluruz.

2. KIT’A

Şair burada “çatma” diyerek bayrağa seslenmiştir. ‘Ey Türk bayrağı bizden sevgini esirgeme, bize kızgınlıkla bakma. Burada ‘bayrak’ insana benzetiliyor. İnsan gibi üzülen, insan gibi kızan bir canlı haline sokuluyor. Bayrak nazlıdır. Naz yapan sevgisini saklar. Biraz da bayrak kızgındır. Çünkü 1921 yıllarında ülke düşman işgalindeydi. Bayrak bu yüzden üzgün ve kızgındır. Ayrıca bayrak sevgisini halktan saklamaktadır. Ama Türk askerleri savaşta düşmanla çarpıştı. Bayrak için şehit ya da gazi oldu. Üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdi. Şimdi askerler bayrağa hakkını helâl etmek için onun kızgınlığından, çatık kaşlılığından vazgeçmesini istiyor. Doğruluğa, Allah’a inanan milletlere bağımsızlık uygundur.

3. KIT’A

Türk milleti olarak bizler tarih sahnesine ilk çıktığımızdan beri bağımsız yaşadık. Hiçbir ülkenin egemenliği altına girmedik. Bizi kim egemenliği altına almayı düşünüyor. Bunlar ancak çılgın olabilirler. Burada ‘çılgın’ sözcüğü ile ‘düşmanlarımız’ kastediliyor. Bizi egemenliği altına almak isteyenler gerçekleri görmeyen, Türk tarihini bilmeyenlerdir. Türk milleti egemenlik söz konusu olduğunda hiçbir engel tanımaz. İnsanın bendi kendi nefsidir. Burada bend derken şairin kastettiği insanın kendi vücudu, yaşama bağlılığıdır. Fakat vatanın bağımsızlık savaşı söz konusu olduğunda Türk halkı her şeyi bir kenara bırakır. Kanının son damlasına kadar savaşır.

4. KIT’A

Düşman Batı’dan ilerlemektedir. Her yeri silahlarla doldurmuşturlar. (Çelik zırhlı duvar: Silahlardır.) Düşman bütün silahlarını kullanabilir. O işte böyle sadece ‘ulur’. Buradaki ulumak sözcüğü düşman askerlerinin silahlarından çıkan seslere deniyor. Bu silahlardan çıkan sesler korkunç bir canavarın sesine benzetiliyor. Düşman sadece ulur. Fakat Türk halkının içinde bulunan imanı asla yenemez. Düşman zaten yaşlanmıştır. Son demlerini yaşamaktadır. Bunu ‘tek dişi kalmış canavar’ sözlerinden anlıyoruz. Ayrıca ‘medeniyet’ sözcüğü de bizim için kullanılmamıştır. Çünkü tırnak içinde kullanılmıştır. Bu sözcüğün sonuna ünlem işareti de konmuştur. Yani bu sözcüğün tersini anlayacağız.

5. KIT’A

Şair burada “arkadaş” diyerek Türk askerine seslenmektedir. Her ne olursa olsun memleketimize düşmanları sokma. Siper askerin kazdığı kanaldır. Askerin bedeni siperde korunur. İşte sen de vatan için gövdeni düşmana karşı siper et. Vatanını böylece koru. Vatan uğruna şehit olursan cennet sana müjdelenmiştir. Allah’ın sana vadettiği günler şehit olduktan sonradır. Bu mertebeye her an ulaşabilirsin.

6. KIT’A

Yurdumuzun batı bölgelerinde savaş devam etmektedir. İstanbul’da eğlenen bazı şairler ve askerler diğer yerleri basit bir toprak parçası olarak görüyorlar. Ey mehmetçik, sen bu bölgeleri sıradan bir toprak parçası olarak görme. Bazı insanlar vatanın toprak olduğunu gerekirse satılabileceğini söylüyorlar. Sen sakın öyle düşünme. Çünkü bu topraklar için zamanında ataların kanlarını feda etmişlerdir. Toprak altında nice kefensiz yatan şehit vardır. Başkası ne düşünürse düşünsün. Senin önüne dünyayı da verseler bu cennet vatanı, atalarının kanları ile suladığı bu torakları kimseye verme. Burada iki insan tipi karşılaştırılıyor. Birincisi gerçek vatanseverler; ikincisi ise eğlenceyi düşünen insanlar. Atalarımızı üzmemek ve vatanımızı korumak için tek dişi kalmış canavarla savaşmalıyız.

7. KIT’A

Bu kıtada şehit konuşuyor. Şehit için vatan çok kutsaldır. Atalarımız bu toprakları almak için şehit olmuşlardır. Her yer onların kanlarıyla sulanmıştır. Öyle ki toprağı sıksan şehit fışkıracak. Şehit, vatanı hiçbir şeyle değişmiyor. Canıyla, sevgilisiyle, ekonomik varlıklarıyla değişmiyor. Ona gönülden bağlıdır. Vatan cennete benzetilmiştir. Bu güzel yer için herkes ölümü göze alır. Yeter ki onu öz vatanından ayırmasınlar.

8. KIT’A

Şehit Allah’tan dilek diliyor. Dileği şudur: Düşman askerleri yurdumuza girmesin. Camilere yaklaşmasınlar. Ezan sesleri hiç susmasın. Sonsuza kadar bizim olan yurdumuzda ezan sesleri inlesin.

9. KIT’A

Burada şehitler konuşuyor. Yabancılar yurdumuzu terk etti. Düşmanı yendik. Kurtuluş gerçekleşmiştir. Camilerde ezanlar okunmaktadır. Ezanlar susmamıştır. Ben bir şehit olarak çok mutluyum. Gözümden kanlı yaşlar akıtırım, bu da yetmez. Benim için dikilmiş bir mezar taşı vardır. Mezar taşlarım bile savaş sonucundan dolayı secde edeceklerdir. Burada şehidin rüyası vardır. Şehidin rüyası gerçekleşmiştir. Ayrıca bu kıt’a da süssüz bir mezar anlayışı vardır. M. Akif burada süsten uzaklaşıyor.

10. KIT’A

İkinci kıt’ayla bu kıt’a birbirine benzemektedir. İkinci kıt’a da endişeli bir durum vardır. Bayrak kızgındır. Ama burada bayrak mutludur. Çünkü bizler Kurtuluş savaşını kazandık. Sonsuza kadar da bayrak mutlu olacaktır. Çünkü Hakk’a inanan bütün uluslara bağımsızlık vardır.

Makale Yazarı: Muammer Karabıçak

2.593 Kere okundu
1 Yorum Yapıldı

Turkcell Vınn Tecrübelerim!

11 yıl önce Necati tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa
Merhaba arkadaşlar,
Bugün sizlerle turkcell vınn tecrübelerimi paylaşmak istiyorum. Neden mi? Vınn kullanımı belli amaçlar doğrultusunda olmalı. Yoksa zararlı çıkarsınız. Ben durduk yere zararlı çıktım ve fazla paralar ödemek zorunda kaldım.
Vınn kullanmak istiyorsanız, öncelikle kendinize şu soruyu sormalısınız; Ben sürekli internete giriyor muyum? Bu soruya cevabınız evet ise, vınn bu amaç doğrultusunda değildir. Kota aşımında, yüksek faturalar ödemek zorunda kalabilirsiniz. Eğer bir de taahhütünüz varsa kolay olay da iptal ettiremezsiniz. Bilirsiniz ki turkcell, vodefone, avea gibi firmalar, anlaşmalarında kendi çıkarlarına göre hareket ediyorlar, kullanıcıyı pek düşünmüyorlar.
Ben sadece maillerim ve güncel haberler için internete mi uğruyorum? Bu soruya da evet cevabı veriyorsanız, vınn bu kullanım için size uygundur. Ancak her önünüze gelen videoyu izlemediğiniz sürece… Bildiğiniz gibi videolar çok yüksek boyutlarda olabiliyor ve farkında olmadan kotayı aşıp, yine yüklü faturalar ödemek durumunda kalabiliyorsunuz.
Vınn‘ın kullanımı pratiktir. Her an nete girme ihtimali verir size. Ama evde ttnet, süperonline gibi kablolu internetiniz varsa, vınn alternatif olarak kullanılabilir.  Her alanda kullanımından dolayı da en cezbedici ve aldatıcı yanı budur zaten insan için.
Kısaca özetlemek gerekirse, vınn kullanıcısı olmak istiyorsanız; muhakkak önce hangi amaçla kullanacağınızı kendinize sorun. Yoksa pişmanlık yaşayabilirsiniz.
5.957 Kere okundu
2 Yorum Yapıldı

Blog Sahiplerinin Kafa Yapısı!

11 yıl önce Necati tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Blogu açtığın günü hatırlıyor musun? Her şey çok eğlenceli görünür. Şablonla uğraşırsın, blogger takibe alırsın. Sabah akşam gözün izleyici sayındadır. Blogu istediğin noktaya getirebilmek için tatlı bir uğraşa girersin.

Her gün, hatta günde iki kere yazı yazarsın. O zamana kadar içinde birikmiş birçok şey vardır çünkü. Pek dikkat etmezsin yazdıklarına, zaten aylar sonra bu yazılar silinmeye mahkumdur. Yazdıkça kendini geliştirirsin, eskiden yazdığın yazıların içi boş gözükür.

Zaman geçer, şablondan sıkılırsın, başka bir şablon denemek istersin, “şablonu uygula”ya basarsın ve işte hayatın kararmıştır. Çünkü yeni yaptığın şablonu beğenmezsin ve eskisine de dönemezsin. Ok yaydan çıkmıştır bikere. Sağı solu değişmiştir şablonun. Eski şablonla uğraşmaktansa yenisine geçmeyi daha mantıklı bulursun. Saatlerce internette geçen arayışlardan sonra dandirikten bir şablonu seçip “ee bu olsun bari napıyım” dersin.

O şablon uzun süre kalır.

Birkaç ay geçtikten sonra iki günde bir yazmaya başlarsın. Ciddi (veya kendine göre ciddi) konulardan söz edersin yazılarında. Yazıları da arka arkaya koymazsın ki okuyucular yazıları bi sindirsin.

Sonra üç günde bir yazarsın. Bi bakmışsın artık haftada bir yazıyorsun. “Bir tane olsun haftada, ama kaliteli olsun” dersin. Yavaş yavaş tükenmeye başlarsın. Ayda bir yazarsın artık. Bu sıklıktan azlığa giden yolda kendini önemli bir blogger olarak görürsün, hele ki ayda bir yazmak seni bu önemli hissetme konusunda yüceltir.

Zaman geçer, iyice kopmuşsundur blogdan. Canın sıkılınca girmeye başlarsın bloga. Kapatsam da olur, dersin ve de kapatırsın.

Genel blog kafası budur.. Ha bazen beş para etmez yazarlar ünlü olur bu dandirikten yazılarıyla. Onlar bu blog kafasına dahil değiller, ben onların kafasına sıçıyım.

6.258 Kere okundu
9 Yorum Yapıldı