Bazen gözlerle ifade edilemez duygular..O zaman kalemin gücü başlar..

Yenilendik!

9 yıl önce Kenan Bozkurt tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Uzun zamandır planladığım yenilenme çalışmasının bugün ilk adımını atmış bulunuyorum.

Uzun zamandır blog üzerinde yazı paylaşmamıştım. Sizlerle bilgi alışverişinde bulunmamıştım. Geçmişe dönüp baktığımda yaklaşık 7 ay önce normal bir makale paylaştığımı gördüm. Fakat geyik.com.tr adresinin verdiğim ilgiden çok daha fazlasına ihtiyacı vardı. Haliyle yenilik yapmak kaçınılmaz olmuştu. Aslında bu durumun farkındaydım fakat bir türlü fırsat olmuyordu. Temayı kafamda belirlesem de içeriğin ne olacağı konusunda şüpheci yaklaşıyordum. Fakat dün gece tamamen bu site için kafa yordum. Temasından tutun kategorisine, kategorisinden tutun yazılara, yazılardan tutun sayfalara kadar birçok alan hakkında tek tek aklımdaki bilgileri kağıda döktüm.

YAZILAR

İlk olarak eski yazıları silmek yerine hepsini yeni bir kategori altında topladım. Silmek de geldi aklıma fakat benim eski diye bir kenara koyduğum bu konulardan bile arama motorları üzerinden 1.500 civarı günlük tekil hit geliyor. Hem arama motoru gözündeki değeri düşürmemek adına hem de ziyaretçi olayını düşünerek böyle bir karar aldım.

REKLAMLAR

Site üzerinde yer alan reklamlara gelecek olursak, ilk olarak biraz bilgi vermekle başlamak istiyorum.

Sitede yer alan tanıtım yazıları durmakta, silinmedi. Sponsor konular kategorisi ve yazılarını blog üzerinde göremeseniz de halen aktif olarak duruyorlar. Sadece arama motorlarına açık şekildeler. Geyik.com.tr adresinde yer alan tüm eski yazılar ve tanıtım yazıları yaklaşık 1 yıl sonra silinecek. Yeni alım yapılan tanıtım yazılarına ise 1 yıl süre şartı getirilerek satış yapılacak. RSS banner, banner ve link reklamları için ekstra herhangi bir değişiklik yapmayı şuan düşünmüyorum.

LOGO

Yaklaşık 3 yıl sonra logonun değişeceği haberini vermekten mutluluk duyuyorum. Eski kullandığım logoyu özleyecek olsam da, kullandığım süre boyunca birçok kişi tarafından beğenildi ve hatta kullanıldı. Artık değişim zamanı geldiğine göre logoda da bir değişim şart diye düşünüyorum.

KATEGORİLER

Aslında sitenin isminden dolayı tamamen eğlenceye ayrılmış kategoriler yapmam gerekirdi bu sefer. Fakat ben geyik.com.tr adresinin başladığı gibi devam etmesi taraftarıyım. Bir tek eğlence kategorisi ve alt başlıkları üzerinden bunca sene sonra başarılı olmak zor. İnsanların sizi bildiği ve alıştığı şekilde devam etmek en güzeli. Tek fark olacak o da içerik. İçerikler artık haber verme değil de bilgi verme tarzında olacak.

SAYFALAR

Hakkımızda sayfası, arşivler sayfası, sosyal bölüm sayfası ve iletişim sayfası sıfırdan yapılacak. Özellikle hakkımızda sayfasında sizlere bu sitenin gelişimini başından itibaren anlatacağım. Böylelikle bu siteyi daha iyi tanıyacaksınız. Arşivler sayfasından eski ve yeni yazılara tarihlere ayrılmış şekilde bulabileceksiniz. Çok değişiklik olmayacak bu sayfada. Sosyal medya sayfasını ilerleyen günlerde aktif edeceğim. Kafamda onunla ilgili de bazı değişiklikler var. İletişim sayfasını ise tümüyle baştan yapacağım. Çünkü bazen kullanıcılar ve reklam alan kişiler mesaj atma sorunu yaşıyorlardı. Bu sorunu ortadan tümüyle kaldıracağım.

Bahsettiğim tüm bu konular aslında basit konular gibi görünse de sitenin alt temelini oluşturuyor. Bu temeli iyi atıp sağlam başlangıçlar yapalım istiyorum.

Hakkımızda hayırlısı olsun.

7.288 Kere okundu
14 Yorum Yapıldı

Yalnız mıyı(z) Gerçekten?

11 yıl önce Kenan Bozkurt tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Her sabah olduğu gibi, yine bu sabahta 7.30′da çaldı alarmım. Rüyamın yarım kaldığını hatırlar gibiyim. Bir sahildeydim tanımadığım insanlarla konuşuyordum. Daha olay örgüsüne bile giremeden bir feryat bir figan çaldı alarmım. O an ki sersemliğimle insan üstü bir olay sergileyerek yataktan fırladığım gibi masamın üstünde duran alarmı kapattım. Bu hızıma ben bile şaşırmıştım doğrusu. O an adımı sorsan bilemem ama birden kalkıp, kapattım o cazgır cazgır bağıran aleti. Gerçi bu anlattıklarım her sabah olan bişey. Programlanmışım gibi sanki.

  • Yataktan kalk!
  • Alarmı kapat!
  • Kim olduğunu ve nerden geldiğini hatırla!
  • Yüzünü yıka!
  • Ve 0.facebook’a gir.

Evet, son söylediğim cümle çoğunuza garip gelmiş olabilir. Bazılarınıza da tanıdık gelmiştir diye umut ediyorum. En azından yalnız olmadığıma sevinirim. Ben her sabah en kısa yoldan internete girer ve ben uyurken kim ne yapmış, neler olmuş, neler bitmiş diye kontrol ederim. Malüm 21. yüzyılda her an herşey olabilir. Adamın canı çeker gider kızılayın göbeğinde bomba patlatır. Öteki yangın çıkarır. Beriki zevk için hırsızlık yapar. Belli mi olur yani arkayı kollamak lazım. Ben bile her sabah ”acaba dün gece neler olmuş” diye bakıyorsam korkun bu devirden.

Uzun lafın kısasına gelelim. Gerçi ben ‘kısa’ cümle kurmakta zorlanan birisiyim ama bakalım deneyeceğiz. Ben yine her sabahki monotonlukları yaparken, bir arkadaşımın yazısına rastladım. Aynen şöyle;
”Sabah gözlerini açar açmaz nete giriyorsan, yalnızsındır.”

” Daa daaam. Hoppala n’oluyor şimdi, bu da nerden çıktı! ” dedim kendi kendime. Ulen ben ki yalnız olmadığımı idda eden bir insanım. ”Ben yalnız olamam. Bir sürü arkadaşım, dostum var benim. Ben yalnızsam, asıl yanlız olanlar gebersin, yaşamasın o zaman.” vs vs gibi düşünürken. Durdum. Cümlenin içindeki asıl anlamı bulmayı denedim ve buldum da. Buradaki yalnızlık dost, arkadaş yalnızlığı değildi ki. Burda bahsi geçen bir sevgi yoksunluğuydu. Ve evet ben sevmek ve sevilmek istemeyen bir insandım. Bunları kendime kabul ettirirken başımdan aşağı soğuk sular döküldüğünü hissettim. Ben yalnızdım, hemde isteyerek yalnız olmayı seçen bir yalnız. Acı bir durum gibi görebilirsiniz, yani aslında dışardan bakıldığında da öyle zaten. Ama bunu seçen benim, ben sevgiyi harcarım çünkü, ben bağlanamam, ben yapamam (alın size klasik laflar)
Amacım benim neden böyle bir yolu tercih ettiğim ya da neden aşık olmayı istemediğim falan değil. ”Yalnızlık” çok zavallı bir kelime ve ben ”yalnızım” derken kendimi acınası bir kedi yavrusuna benzetiyorum. Hiç hoş değil. Benden kedi değil olsa olsa kedigillerden olan aslan olur. Ha merak edeni ve yüzüme vurmak isteyeni varsa da ”yalnızım uleyn” hesap mı vereceğiz birde?
Kızdım, alındım falan ama bu olay düşünmeme sebep oldu. Sizlerle paylaştığım o cümlede gerçekten doğru bir kanı en azından kendi üstümde kanıtlamış oldum.
Sizlerde sorun bu soruyu kendinize… Yalnız mıyı(z) gerçekten?
Makale Yazarı: Gizem Çağlan
1.824 Kere okundu
1 Yorum Yapıldı

Mantık Savaşı!

11 yıl önce Kenan Bozkurt tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Nedenini bilmediğim bir duygu var üzerimde son zamanlarda. Gün bitip odamda yalnız kaldığımda yüzüm düşüyor, düşünüyorum çok fazla. Durgunlaşıyorum. Hüzünlü şarkılar dinliyorum, hareketli şarkılar dinlemeyi sevmeme rağmen. Gün içinde fark edemiyorum ne hissettiğimi. Kafamı kaşıyacak vaktim yok derler ya bırak kafa kaşımayı, kaşındığını bile hissedemiyorum ki ben ..

Düşünüyorum, hala da düşünüyorum. Dünyayı en çokta. Neler oluyor şimdi başka başka yerlerde? Ruhunu teslim etmek üzere olanı var mıdır? Peki gözlerini dünyaya yeni açan minik bedenler? Kimler mutluluk sarhoşu? Kimler açta açıkta?

Düşünüyorum, hala da düşünüyorum. Düşüncelerimle başa çıkamadığım zamanlar oluyor. Gözlerimi kapattığımda acı manzaralar görüyorum. Değiştirmek isterdim, üzerinde yaşadığımız yerin adaletsizliklerini yok etmek isterdim. Aklımın yettiğince düşünüyorum yaşama amacımızı, yaşadıklarımızı. Nerden geldiğimizi biliyorum da en çok nereye gittiğimizi merak ediyorum. Bunları düşünürken bedenim durgun ama içimde fırtınalar kopuyor adeta. Harekete mi geçmek lazım acaba? Adalet için savaşmalı mı? Silahla bombayla değilde akılla, mantıkla yenebilir miyiz? Bir kere de kötülük değilde insanlık kazanabilir mi bu savaşı? Hayal ya bendeki de günümüz insanlarından mantık savaşı bekliyorum. Onlar şiddete taparken..

İçimdeki fırtınayı dindirebilmek için sesini açıyorum müziğin biraz, biraz daha. Gece karanlık, gece uykulu, gece yorgun. Bende yorgunum. Aklımın bir tarafı ”düşünmeyi kes artık!” derken diğer tarafı sürekli başka meselelerle meşgul. Yolda yürürken, yemek yerken hatta kafamı yastığa koyduğumda bile. Bilemiyorum bu durum geçici mi?

Tek bildiğim; hüzün, son zamanlarda giymeyi en çok sevdiğim elbisem gibi…

Makale Yazarı: Gizem Çağlan

2.616 Kere okundu
5 Yorum Yapıldı

Sevmenin Suç Olduğu Bir Dünya!

11 yıl önce Kenan Bozkurt tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Sevmek , sevenlerin suç olduğu bir dünya ! Yaşamak, yaşam ile ölüm arasında gidip gelmek.. Hepsi tek tek hayatımızın bir gerçekleri değil mi? Birini çok seversin, onun için her şeyi göze alırsın. Ama onun yaptıkları nedir senin için? Senin ona verdiğin değeri o sana verebilir mi? Yada senin ona yaptıklarını, o senin için yapabilir mi? İşte hayat ve aşk kavramı tam burada başlar..

Sen ne kadar değer verirsen ver, sen ne kadar seversen sev aşk kavramı öyle bir duygudur ki… O aşk ile yaşamak, onu kendinden herkesten ve her şeyden üstün tutmak çok öte bir duygudur. Onun yanında yaşamak çok güzel bir duygudur.. Fakat o senin yanında yaşamayı ister mi? Eğer gerçekten aşıksanız tabi ki istemez. Çünkü aşkını ne kadar ifade edersen et, o aşkını ifade edişin ona tamamen zarar verir. Hani halk arasında bir deyim vardır ya “G.tü kalkmak” diye. Aynı o biçim kalkar bir tarafları…
Yaşamanın tek gerçeği, gerçek aşkların kavuşamaması ve kavuşamadan yaşanmasıdır. Gerçek aşklar çoğu zaman kavuşamadan bitmiştir. Sen onu mutlu edeceğini bilirsin , emin olursun. Ama o sana gerektiği kadar hiç bir zaman güvenemez. Bu yüzden aşk , yaşanmadan son bulur. Tabi çift kavram olarak son bulur. Sizde bulmaz. Çünkü siz gerçekten aşıksınızdır. Çünkü siz gerçekten seviyorsunuzdur. Çünkü siz, değerini bilip yaşamayı göze almışsınızdır. Hani Kurtlar Vadisi’nin meşhur sözü vardır ya , aynı o biçim duygularla yaşarsınız..
Ölüm, ölüm dediğin nedir gülüm ! Ben senin için yaşamayı göze almışım…
Hayatınızın tek kavramı bu olur. Yaşamayı sadece onun varlığı için istersiniz… Bir süre beraber olursunuz “O” kişiyle.. Ama sadece bir süre olursunuz. Daha ötesi fazladır sizin için, hayat istemez daha fazlasını.. Bu kavramların yokluğunu bilerek yaşamak istemezsiniz. Hayat sizi istemez onun yanında.. Siz yaşamak istemezsiniz.. Çoğu zaman intiharı bile düşünürsünüz.. Hatta yeltenir, kendinize mutlaka zarar verirsiniz.. Ama ne fayda. Çünkü “O”nun umrunda olmayan şeylerdir…

Ölüme karşı, sizin gözünüz kara olsa da, o bunu bilse de umrun da olmaz. Çünkü siz onun için bir “hiç” siniz. Sadece “hiç” .. Hiç olduğunuzu bilerek yaşamak sizi artık başka şeylere sürükler. Bir müddet alışamazsınız bu duruma..  Daha sonrasında ise, yavaş yavaş uzaklaşırsınız çevrenizden.. Bu durum artık sizi başta yalnızlığa, daha sonra agrasifliğe ve en sonda şizofreniye kadar götürür.
Evet.. Artık bir şizofrensinizdir. Hayata , insanlara uzak , ölüme yakın , yalnızlığa mahkum bir insansınızdı . Tabi ne kadar insan orası gerçekten malum bir konudur. İnsanlıktan çıkmış bir hâl alır tavırlarınız, yaptıklarınız.. Siz gerçekten artık yaşayan bir ölüsünüzdür. Farklısınızdır. Ölümle yaşamı aynı anda tadan tek insansınızdır. Ve eğer gerçekten aşıksanız , artık yaşamın size bazı katı gerçekleri vardır.
Her an, her saniye onu düşünürsünüz. Artık ondan vazgeçmenizin mümkün olmadığını anlarsınız. Yolda giderken gördüğünüz her insanı ona benzetir, o sanırsınız. Yaşamak size o kadar ağır gelir ki, yıllarca bu yükle idare edersiniz.
Sevmenin suç olduğu bir dünyada yaşamanın ağırlığı o kadar vaz geçirir ki hayattan…. Ve bir gün gözlerinizi bir açarsınız..
Evet , artık öteki dünyadasınız. Onsuz ve çaresiz.. Yapa yalnız… Evet o size ölemezsin demiştir ama.. Siz gerçekten bunu başarmışsınızdır. Ve, işin garip tarafı nedir biliyor musunuz ??

O sizin öldüğünüzden hiç haberi olmadan mutlu yaşayacaktır..

2.505 Kere okundu
3 Yorum Yapıldı

Hatırlıyor Musun Anne?

11 yıl önce Kenan Bozkurt tarafından yazılmıştır.
anasayfa
anasayfa
anasayfa

Hatırlıyor musun anne? Hani seninle hayvanat bahçesine gimiştik. Arslanı görünce çok korkmuştum. Hemen ağlamaya başlamıştım. Bana korkmamamı söylemiştin, kafesten çıkamazlar demiştin. Gözyaşlarımı al renkli mendilinle silmiştin. Çünkü ağlamama dayanamazdın.

İlk doğduğum günü anlatmıştın ya hani. Ben ağlayınca dayanamayıp sen de ağlamışsın. Oradakiler de kızmışlar sana, ağladığın için. Bilemediler anne, nerden bilsinler içindeki şefkati. Anne olmayan bilezmedi ki bu duyguyu.

Okula ilk gittiğim günü hayal meyal hatırlıyorum anne. Sen hatırlıyor musun? Gitmek istemeğim halde yalvar yakar götürmüştün beni okula.
Okulda da bir ağlama tuttu beni. Sen yine ağlamaklıydın anne. Belli etmemeye çalışıyordun. Gözyaşlarını tutuyordun seni ele vermesinler diye.
Ben farkettim anne, benim ağlamama dayanamadığını biliyordum. Neden ağladığımı sormuştun ya. Yalan söylemiştim sana anne.
Okulu sevmediğim yalandı. Senden ayrılmak istemiyordum. Çünkü seninle ilk ayrılmamızdı bu. Bana oku, büyük adam ol diyordun hep. Okudum, büyük adam oldum anne.

Büyüdüm anne. Yıllar su misali aktı gitti. Lise çağına gelmiştim hani. ergenlik dedikleri hatalar dönemine. Ben unutmadım anne sen unuttum desende. Sana çektirdiklerim unutulacak gibi değil. Seni üzmek en büyük hatamdı anne. Sana karşı isyan ederdim. Beni hiç anlamadığını sanırdım. Beni hiç sevmediğini düşünürdüm. Meğer ne kadar da yanılmışım. Beni anlamayan sen değilmişsin anne, seni anlamayan benmişim. Beni ne kadar sevdiğini, o buhranlı gençliğimde bana sahip çıkışını yanlış anlamışım anne. Beni affet demiyorum. Eminim beni affedersin.

Hangi anne oğlunu ateşe atmak ister ki? Sen affedersin anne çünkü şefkatlisin. Ama ben affetmem kendimi, affetmeyeceğim de. Askere gidecektim anne hatırlıyor musun? Seni yine bir hüzün sarmıştı. Merak etme askere gidiyorum, vatan borcu dedim. Sende bendeki ana yüreği dedin. Ben ağlarım ama sen git dedin bağrına taş basarak.

Yemedin yedirdin, içmedin içirdin, giymedin giydirdin. Sensiz bir lokma dahi boğazımıdan geçmiyor derdin. Gittiğin ev ziyeretlerinde ev sahibine rica ederdin, çocuğuma da biraz götüreyim mi diye? Boğazından geçmiyordu anne. Şimdi de benim boğazımdan geçmiyor anne. Seni düşündükçe yutkunamıyorum. Boğazıma takılıyor tüm kelimeler. Sensiz hiçbir şeyin tadı yok anne. Sensiz tuzsuz bütün herşey. Kıymetini bilemedim anne. Şimdi anlıyorum ama neye yarar. Başımı taştan taşa vuruyorum ama neye yarar. Seni geri getirmez ki. Seni çok özlüyorum.  Resmine bakıp onunla avunuyorum.

 Yazar: Mehmet ŞAR

3.106 Kere okundu
2 Yorum Yapıldı