Her şeye alışırım da, bir daha alnımı öpemeyecek olmana alışamam.. Ellerinin yokluğuna alışırım fakat alışamam işte, dudakların olmadan yapamam. Gözlerini kaçırışına da alışırım, görmediğimi sandığın anlardaki o saf bakışların olmadan da yaparım, her şeye alışırım sevdiğim ama yapamam işte saf öpüşün olmadan…
Ellerim, gözlerim, saçım, yanaklarım alışır sensizliğe elbet doldurur başkaları yerini; eller tutar ellerimi, gözler bakar gözlerime: ama senin gibi alnımın iki yanını elleriyle sıkıca kavrayıp öpmeyi beceremez kimse. Umursamaz ama bir o kadar sahiplenişini de, dişi sinekten kıskanışını da gözlerime dalışını da unuturum elbet geçer gider hepsi. Şalıma sinmiş kokunda geçecek alnımdaki sıcaklık asla geçmeyecek..
Duy şu bahanelerimi de gel artık, bak gör; olmuyor sensiz. Bir yanım boşluk ihtiyacım var sana.. Hep Gülümsememe kızardın; gel de gör şimdi tebessüm dahi edemiyorum. O hep dalga geçip güldüğün mimiklerimde yok artık, yerini donuk bakışlarım aldı.. Hani saçlarımı toplu beğenirdinde ben açardım her defasında, şimdilerde o dağınık saçlarımda toplu hep.. Makyaj yapmamada kızardın ya, çok nadiren yapıyorum; sadece özel günlerimizde bir ruj sürüyorum, diğer günlere nazaran daha çok anıyorum o günlerde “Bizi”, bir o kadar fazla göz yaşı döküyorum… Bucak bucak kaçıyorum insanlardan, herkeste seni arıyorum; bakışlarda, gülüşlerde, yürüyüşlerde.. Hiç birini benzetemiyorum sana, koyamıyorum kimseyi yerine..
Biliyorum yok bir tane eşi benzerin ama arıyorum işte.. Seni seviyorum ve iple çekiyorum dönüşünü..
Bir yanıt yazın